Hemşin Yaşam Derneği 2020 Ocak ayından beri Türkiye’nin Canı Programı kapsamında WWF-Türkiye’nin desteklediği Kovan Ruhu projesini yürütüyor. Proje’de Hemşin’in kadim ırkı Kafkas arısı ve geleneksel bir üretim yöntemi olan kara kovan arıcılığını desteklemek için çalışmalar yapıyor. Geçmişteki üretim havzalarını yeniden canlandırarak vadide kara kovancılığın gelişmesi için hem arıcıları hem de arıcılık yapmak isteyenleri teşvik ediyor.
Proje kapsamında Hemşin’deki bilinçli arıcı sayısını artırmak için Hemşin Halk Eğitim Merkezi işbirliğiyle usta arıcı Yavuz Şahin’in eğitmenliğinde sertifikalı arıcılık eğitimleri gerçekleştiriyorlar. Eğitimler devam ederken yereldeki arıcılara farklı bir bakış açısı kazandırmak için; Türkiye’yi ziyaret eden ve Hemşin’deki kadim üretim havzalarına hayran kalan Amerikalı Arı Yetiştiricisi Debra Roberts hem Amerika’daki pratikleri hem de kendi pratiklerini arıcılara anlattı.
Hemşinlilerle arıcılık bilgilerini paylaşan Roberts, özellikle Amerika’nın arı yetiştiriciliği konusunda henüz ergen sayılabilecek bir ülke olduğundan, Doğu ülkelerindeki kadim bilgilerin ve geleneksel üretimin önemli olduğundan ve bu bilgilerin kaybedilmemesi gerektiğinden bahsetti. Özellikle bu coğrafyada geçmişten beri arıcılıkla uğraşan ailelerin, aile büyüklerinden bu işin önemli noktalarını öğrenmelerini ve arşivlemelerini tavsiye etti. Arıcıların bu konuyu kendi aralarında daha çok konuşarak birbirlerini geliştirmelerinin önemini vurguladı.
Eğitim sonrasında kendisinden arıcılık konusundaki düşüncelerini aldığımız Roberts 2013’te Artvin’de bulunduğunu ve ilk defa orada rastladığı kara kovan arıcılık pratiklerinin çok ilgisini çektiğini ve bu sebeple tekrardan bölgeye gelmek istediğini dile getirdi.
“Dünya’nın her yerinde olmasa da pek çok yerinde ve Türkiye’de arıcılık eğitimi verdim. Türkiye arıcılık konusunda inanılmaz bir ülke; Hemşin ise arıcılık konusunda çok özel bir bölge. Hemşin’deki büyünün ne olduğunu anlamak, Amerika’ya döndüğümde vaktimi alacak konulardan biri olacak.” Dedi.
DEBRA ROBERTS’A “AMAN ALLAH’IM” DEDİRTEN UYGULAMA
Burada çok bal arısı ve çok bitki çeşitliliği var. Bazı bitkiler yaşadığım yer, Kuzey Carolina eyaletinde de var ancak bazılarını ilk defa burada görüyorum. Arılar burada komar (orman gülü) olarak adlandırılan çiçeğe giderken, Kuzey Carolina’da bu çiçeği tercih etmiyorlarmış. Komar ve kestane çiçeği karışımından elde edilen bal bana çok büyüleyici geliyor. Geçen gün etrafta gezerken ağaçlara kurulmuş platformların üstündeki kovanları gördük. “Aman tanrım, bu da ne, ben neredeyim?” dedim.
Yaşadığım yerde, dağlarda arılarımız ve ayılarımız var. Kovanlarımızın etrafını elektrikli çitle çeviriyoruz. Çünkü sanıyorum Amerikan arıcılığında ekonomik motivasyon daha fazla. Bu yüzden Amerikan arıcıları daha çok kovanları olduğu için, platformun üstüne çıkıp inmeyle uğraşamazlar. Arıcılığın ölçeğini, yaşam ve arıların üzerindeki baskı bağlamında düşünecek olursak, Türkiye’de daha şefkatli bir arıcılık yaklaşımı var. Burada arı yetiştiricisi eğer bal elde etmek isterse, ki bu anlaşılır bir şey, 10 bin ya da 1000 kovan yetiştirmek zorunda değil. Eş, dost, aile ve yakın çevre ile paylaşmak ve satmak için daha küçük ölçekli üretim yapabiliyor.
KADİM IRK, KAFKAS ARI IRKI DESTEKLENMELİ
Büyük ölçekli üretim, arıların kapasitelerinin üstünde üretim yapmaları için gereksiz bir baskı ve stres yaratıyor. İngilizcede bir deyiş vardır, “Arı gibi meşgul olmak.” Arılar doğaları gereği çalışkan yaratıklar. Arıların bu üretkenliğiyle çalışmak ve biraz bal alıp biraz onlara bal bırakmak ince bir denge
gerektiriyor. Ekonomik talep çok dengesiz olursa arıları gereğinden fazla zorlamış oluruz. Ki bunun dünya genelinde ve Amerika’da arıcılığın problemlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Burada olduğumda ise umudum artıyor. Buradaki arıcılık yaklaşımı ve yerel ırklara olan adanmışlık, kaç tane var emin değilim, biri kafkas arısı sanırım, bu coğrafyaya uyumlanmış ve belki de dünyanın hiçbir yerinde bu kadar iyi uyumlanamayacak bu yerli arı ırkını desteklemek gerekir.
Arı yetiştiricilerinin pek çok nesildir arıcılık yapan ailelerden geldiği, ki artık dünyanın pek çok yerinde buna rastlanmıyor, pek çok insan arıcılık yapmaktan vazgeçiyor. Atalarından gelen bu bilgiye erişebiliyorlar. Arıların coğrafyaya uyumlandığı, bitki yaşamının korunduğu ve yaşam alanlarının insanlarla iç içe olmadığı, toprak ve bitkilerin ve arıların sağlıklı olduğu bu durum bal üretiminden daha önemli bir fırsat sunuyor. Bal üretme eğilimini anlıyorum. Bu, dünyanın başka yerlerde kaybolmuş ve doğayla dengeli bir ilişki modelinin mümkün olduğunun görünmesi için iyi bir fırsat. Pek çok arı yetiştiricisi kendi coğrafyalarındaki kadim arı yetiştiriciliği pratiklerine nasıl geri döneceklerini bilemiyorlar. Buradaki modeli kopyalamalarından bahsetmiyorum, ama insanlar kendi yaşadıkları yere ve geleneklere dikkat verirlerse arıların daha iyi olacağına dair umut taşıyorum. Pek çok insanın vazgeçtiği ya da çaresiz hissettiği bir dünyada çalışan ya da işleyen modeller bana ümit veriyor. Buradaki potansiyel bana ilham veriyor.
EN İYİ UYGULAMA: KÜLTÜRLERE, ORADA HAYATTA OLANLAR İÇİN IŞIK TUTMAK
Dün akşamki arıcılık eğitiminde bir bey buranın “doğu kültürü” olduğundan bahsetti. Bu dili kullanacak olursak ben “batı kültüründen” geliyorum. Genellikle dünya genelinde eğitimlere davet edilen bir öğretmen olarak -diyebilirim ki- genellikle batı kültürünün en iyisi olduğuna dair bir düşünce var ve ben buna katılmıyorum. Bence Doğu, Batı, Kuzey, Güney bunların hepsi en iyisi. Fakat, baskın kültür yaklaşımı olarak tek bir yöne gitmenin, yani her şeyin batı tarzında olması gerekiyormuş gibi düşünmenin tehlikeli bir cazibesi var. İnsanlar ekonomik olarak daha üretken olabileceğini düşündükleri şeyler uğruna kendi geleneklerinden uzaklaştırılıyorlar. Bu işe yaramıyor! Bu nedenle görevlerimden birinin insanların en iyi uygulamalarını tekrar kendilerine göstermek (yansıtmak) olduğunu hissediyorum. Ben sadece etrafta dolaşıp yeni şeyler öğrendiğimi düşünüyorum ve bu öğrenme ayrıcalığına sahip biri olarak ben temel kavramları paylaşabilirim, insanlar sıkıntıdan ölene kadar arılar hakkında konuşabilirim. Fakat asıl mevzu, kültürlere, orada hayatta olanlar için ışık tutmaktır. Öyleyse batıya büyük değer vermek yerine, doğuda işe yarayan şeylere batılı bir kıllıf/örtü bulmak ve batı ile konuşmak, çünkü herkes herkesi etkiler… Ve biz hepimiz öğrenmek istiyoruz.
Batıda yanlış bir şey yok ama batının çok fazla reklamı yapılıyor. Bence burada asıl olan; bakmaya, yatırım yapmaya ve büyüklerle ve arıcılıkla meşgul kişilerle konuşmaya, genç insanları ve onların fikirlerini dahil etmeye değer olan şeydir.
ARILARIN YANINDA MÜTEVAZİ OLMAK ÇOK ÖNEMLİ
Bir öğretmen olarak en iyi öğrenme yolum insanların sorularını dinlemektir, çünkü onlar beni sündürür, büyütür. Ben bir şeyi bildiğimi farz etmiyorum ve 16 yıllık arıcılık hayatımda bazı günler daha da az bildiğimi hissediyorum. Fakat bu iyi anlamda çünkü hayatta mütevazi olmak önemlidir ve arıların yanında mütevazi olmak çok önemlidir. Öyleyse, tekrar, ben buranın değerini hissediyorum, buranın insanının ve arıların gerçek değerinin önünde içtenlikle eğiliyorum.